Dijital Dönüşüm Çağında Bizi Neler Bekliyor?

Dijital dönüşüm, yeni dijital teknolojiler üzerine inşa edilen yeni endüstriler ve iyileştirilen yaşam kalitesi ile ekonomi ve toplum üzerinde bir bütün olarak olumlu bir etkiye sahiptir. İkinci olarak, tüketim alanında, dijital ekonomik inovasyonu güçlendirici bir etkiye sahiptir. İnternet, tüketicilerin ürünleri, hizmetleri ve bunların göreceli avantajlarını karşılaştırmasına olanak tanımakta ve onlara neyi kimden, ne zaman ve nerede satın alacaklarına karar verme becerisi kazandırmaktadır. Başka bir deyişle, geçmişteki üretici odaklı ekonomik yapı, tüketici merkezli bir yapıya doğru kaymaktadır. Bu nedenle şirketler, tüketici değerini artırmak amacıyla kişiselleştirilmiş ve aşırı farklılaştırılmış ürün ve hizmetlere odaklanarak değişen tüketici davranışlarına yanıt vermeye çalışmaktadır.

Dijital dönüşüm, yapay zeka (AI) ve otonom sürüş de dahil olmak üzere Dördüncü Sanayi Devrimi’nin (4SD) temel teknolojileri tarafından hızlandırılmıştır. 4SD, yapay zekâ, robotik, Nesnelerin İnterneti (IoT), otonom araçlar, nanoteknoloji ve yaşam bilimleri tarafından yönlendirilecek tarihsel ilerlemeler, teknolojiler arası etkileşimler ve yenilikler olarak kavramsallaştırılabilir (UNCTAD, 2022). 4SD’nin bileşenleri fizik, biyoloji ve dijitalleşmenin bir araya geldiği, yapay zekâ ve derin öğrenme ile mümkün kılınan toplam yenilik olarak, Üçüncü Sanayi Devrimi’nin (3SD) çekirdeğini oluşturan yarı iletkenler, bilgisayar donanımı, yazılım ve internetten niteliksel olarak farklılaşmaktadır.

Dijital Dönüşümün Hızlandırdığı Gelişmeler

E-Ticaret

E-ticaret ürün ve hizmetlerin alınıp satılması olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte, e-ticaretin geçmişi, büyük kuruluşların elektronik fon transfer sistemlerini kullanarak kendi aralarında ticaret yaptıkları 1970’lere kadar uzanmaktadır, 1990’ların başında www kısaltmasıyla bilinen World Wide Web’in ortaya çıkması ticaretin seyrini tamamen değiştirmiştir.

E-ticaret uygulamaları çeşitlenerek yaygınlaşmaktadır. Klasik ticaret yöntemlerine göre çalışan işletmeler de müşterinin fiziki olarak satış mağazasına gelerek alışveriş yapması ya da katalog ve diğer basılı görsel reklam malzemeleri kullanılarak satış kanalı açılması bilinen uygulamalar olarak öne çıkmaktadır. Klasik satış yöntemlerinin bir diğer özelliği müşteri havuzu oluşturmak için satış temsilcilerinin pazar çalışmaları yapması gerekliliğidir. Ürün ve hizmet türüne göre çok sayıda ve çeşitlilikte risk unsuruna sahip olan klasik yöntemler, internet ağlarının ve bağlantı hızlarının artması ve buna bağlı olarak dijital ortamların yaygınlaşması ile yerini e-ticaret yöntemlerine bırakmaktadır.

E-ticaret uygulamalarının yaygınlaşmasını hızlandıran etmenlerden birinin de Covid-19 salgını olduğu paylaşılan grafikte görülmektedir. 2017-2018 yıllarındaki %8’lik büyüme oranı 2019 yılında salgının dünya çapında bir yaygınlığa ulaşması ve devletlerin kapanma kararları ile yaşanan satın alma refleksi ve buna bağlı olarak e-ticaret firmalarından talepleri olağandışı bir şekilde arttırmıştır.

2022 yılına gelindiğinde büyüme hızında %2’lik bir düşüş hesaplanmıştır. Bu düşüşün sebebi olarak öncesinde yaşaşan abartılı büyüme beklentisi olduğu söylenebilir. Bu strateji, bu şirketlerin aşırı stok yapmasına, aşırı personel istihdam etmesine ve genel giderlerini optimize edememesine neden olmuştur. E-ticaret pazarındaki büyük firmalar, insan kaynaklarını küçülterek, reklam bütçelerini yeniden yönlendirerek ve envanter maliyetlerini optimize ederek pandemi kaynaklı dalgalanmadan sıyrılmak için 2022’de performanslarını yeniden ayarlamışlardır. Oransal verilerin yanı sıra e-ticaret gelirlerinin 2017 yılından itibaren istikrarlı olarak 2 trilyon 240 milyar dolardan 2025 öngörülerine göre 5 trilyon 422 milyar dolara yükseleceği hesaplanmaktadır.

Bilişim sektöründe yaşanan teknolojik atılımlar dijital dönüşümü hızlandırırken birbiriyle etkileşim içerisinde gelişen bir ticaret ekosistemini ortaya çıkarmıştır. Sosyal medya platformları aracılığıyla yapılan satınalma, satış işlemleri bunun en açık örneğidir. Fiziksel ve dijital dünya arasındaki çizgi her geçen gün bulanıklaşırken, blok zinciri, yapay zeka, artırılmış ve sanal gerçeklik, kripto para birimi ödeme platformları ve 5G gibi teknolojiler, tüketicilerin alışveriş tercihlerinin metaverse ortamına taşıyacaklarını göstermektedir. Sosyal medya ve E-ticaret platformlarının oluşturduğu ekosistemde reklam işleri için İnternet Ünlüsü (influencer) kavramı ortaya çıkmıştır. Sosyal medya da çok takipçili hesaplar reklam gelirlerini yıldan yıla arttırmaktadırlar. Sosyal medya gelirlerinin %70 oranında ve internet ünlüsü yöntemiyle yapılan tanıtım işlerinde gelirlerin %86 oranında artacağı öngörülmektedir.

Dijital Para ve Kripto Ekonomisinin Yükselişi

IMF analistleri dijital parayı, değerin dijital temsili tanımıyla anlatmaktadırlar. Değeri insan ortaya çıkarır. İnsan çabasının bir sonucudur. Dijital dönüşümde bu değerin kamu tarafından Merkez Bankası araclığıyla dijital olarak üretilmesi öngörülmektedir. Özel teşebbüsler tarafından üretilen dijital varlıklar, kripto paralar Merkez Bankası tarafından üretilecek dijital para ile aynı güvenceye sahip değildir. Bu nedenle değişkendir. Ancak önemli bir nokta da kullanımda olan yani para arzının çoğunu oluşturan para türü fiziki para değildir.

Merkez bankası tarafından üretilen dijital para, fiziki paraya dönüştürülemez. Dijital para bu yönüyle banka hesaplarında tutulan elektronik para birimlerinden ayrılmaktadır. Bankada elektronik ortamda kayıt altında tutulan elektronik para birimleri fiziki para olarak bankadan çekilebilir. Dijital para birimleri ise sadece dijital ortamda işlem yapılabilir özelliktedir.

Kripto varlık sektörü 2021 yılı sonu itibariyle 2 trilyon ABD dolarının üzerinde piyasa değerine sahip Şekil 3’te görüldüğü gibi 10’lu sayılardan başlayan süreç 10.000’den fazla farklı kripto para birimini bünyesine katarak kullanım durumlarından oluşan bütün bir ekosistem oluşturmuştur. Önemli gelişmelere rağmen, kripto para birimleri yüksek değişkenlik, artan sayıda siber saldırı ve enerji tüketimi ve ölçeklenebilirlikle ilgili sorunlar nedeniyle oldukça tartışmalı olmaya devam etmektedir. Bununla birlikte, birçok startup ve şirket sektöre girmekte, kripto stratejilerini formüle ederek sektörü ana akım bir endüstriye dönüştürmektedir.

Blokzincir teknolojisi başlangıcı sayılan 2008 yılından günümüze akıllı sözleşmeler gibi birçok yeni fikir ve özelliğin uygulanmasına yol açtı. Akıllı sözleşmelerin tanıtımı çok sayıda yeni uygulama fikrini tetikledi ve tam bir kripto ekosistemini doğurdu. Bu teknolojinin kullanım hedeflerinden biri, aracılara ihtiyaç duymadan benzer hizmetler sunarak finansal ödeme yapılabilen, borç verilebilen ve yatırım endüstrisini alt üst eden merkezi olmayan finans sistemi kurmaktır. NFT (Nitelikli Fikri Tapu) pazar yerlerinin tüketiciler arasında erişilebilirliğinin artırmasıyla, değiştirilemez tokenler perakende ve sanat eserlerinin satılma şeklini yeniden şekillendirmeye başlamıştır. Web 3.0, ademi merkeziyetçilik, açıklık ve daha iyi internet kullanıcı yardımcı programı gibi temel kavramlar üzerine inşa edilmiş yeni hizmetler sunarak gücü büyük teknoloji şirketlerinden kullanıcıların eline aktarmayı hedeflemektedir.

Metaverse

Ülkemizde Parazit ismiyle yayınlanan Snow Crash romanının bilim kurgu yazarı Neal Stephenson, 1992 yılında “metaverse” terimini ilk kez ortaya atmış ve metverse ortamını “kullanıcıların dijital avatarlar aracılığıyla etkileşime girdiği, fiziksel dünyaya paralel devasa bir sanal ortam” olarak tanımlamıştır (Stephenson, 2003).

Etimolojik olarak metaverse, evrenin ötesindeki bir şeyle ilişkilidir. Metaverse kelimesi, İngilizce “universe” kelimesinden türetilmiştir. Eski Yunanca’daki “μετα-” (“through”) ön ekini “-verse” son ekiyle birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu anlamda metaverse, insanların ve nesnelerin içinde hareket edebildiği, paylaşabildiği ve etkileşime girebildiği üç boyutlu bir alan olarak tanımlanabilir (Ning vd., 2023).

Aslında metaverse, fiziksel gerçekliği dijital sanallıkla birleştirerek, sosyal ilişkilerin geliştiği platformlar aracılığıyla kullanıcılar arasında etkileşim ve bağlantıların geliştirilmesine olanak tanır. İnsanların her şeyi basit bir cihazla yapabildiği, giderek hiper-bağlantılı hale gelen bir dünyada metaverse, internet ve e-ticaret gibi diğer teknolojilerin son sınırı olarak görülebilir.

Metaverse teknolojisi henüz gelişiminin ilk aşamalarında olmasına rağmen, sakinlerinin fiziksel olarak hareket etmek zorunda kalmadan Şekil 4’te payalaşılan birçok alışılmış faaliyeti gerçekleştirebilecekleri, birbirine bağlı bir dizi sanal ve gerçek dünya vaat etmektedir. Bu bağlamda, birçok şirket işlerini büyütmek için fırsatlar görerek bu yeni gerçekliğe doğru bir yaklaşım benimsemiştir.  Aslında metaverse, her bir kişinin dijital bir avatara karşılık geldiği ve belirli alanlarla etkileşime girme, bunları yönetme, yönlendirme ve izleme fırsatlarına sahip olduğu sanal bir dünyadır. Prensip olarak metaverse, firmaların iş birimlerinin potansiyelini yükseltmelerine olanak tanıyarak ürün alıp satma, süreçleri izleme, bilgi edinme, tahminleri ayarlama ve hizmet sağlama gibi birkaç fırsat sunabilir.

Metaverse ortamının tamamlayıcısı Dijital İkiz kavramıdır. Dijital ikiz kavramı, endüstriyel üretim ve uzay teknolojisi mühendisliğinden gelmektedir ve karmaşık süreçlerin tasarım ve operasyonlarını birbirine son derece bağlı bir iş akışı aracılığıyla optimize etmeyi amaçlamaktadır (Tao & Qi, 2019). Dünya’nın dijital bir ikizi, gözlemleri bir Dünya sistemi modeli ve örneğin su, gıda ve enerji kaynakları yönetimi için insan alt sistemleri ile tam olarak entegre edecek ve bu alt sistemlerin Dünya sistemi yörüngeleri üzerindeki etkilerini ve bunlardan kaynaklanan etkileri değerlendirecektir. İkiz, olası değişiklikleri ve bunların nedenlerini yerel ve küresel mekânsal ölçeklerde ve günlerden on yıllara uzanan zaman ölçeklerinde tutarlı bir şekilde değerlendirmemizi sağlayacaktır.

Siber Güvenlik

Siberuzay bir akışlar alanı, Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) aracılığıyla gerçekleştirilen etkileşimlerle her geçen gün büyüyen sanal bir alandır. Kara, deniz, hava ve uzayla birlikte beşinci alan olarak adlandırılan siber uzay, günlük faaliyetlerimizin çoğunu gerçekleştirdiğimiz sanal bir ortamdır. Ancak diğer dört alanın aksine, işleyebilmesi için sürekli dikkat ve insan işbirliğine ihtiyaç duyar.

Siber uzay elektronik bir dünya, insanların fikir, hizmet ve hatta dostluk alışverişinde bulunmak için bir araya geldiği küresel bir ortak alandır. Ülkeleri ve onları ayakta tutan kritik altyapıyı kontrol eden bir tür sinir sistemidir. Düzgün işlemesi ekonomi ve ulusal güvenlik için elzemdir. Bilgisayar ağları ve telekomünikasyondan oluşan, insanların iletişim kurduğu, etkileşimde bulunduğu ve fiziksel dünyada olduğu gibi hak ve özgürlüklerini kullanmalarına izin verilen dünya çapında dijital bir ortamdır. ISO, teknik olarak siber uzayın “herhangi bir fiziksel formda var olmayan, kendisine bağlı teknolojik cihazlar ve ağlar aracılığıyla İnternet üzerindeki insanların, yazılımların ve hizmetlerin etkileşiminden kaynaklanan karmaşık bir ortam” olduğunu belirtmektedir.

Akıllı Şehirler

Akıllı şehir gelişimi sadece teknolojik kolaylaştırıcılar değil, aynı zamanda şehirler, işletmeler, vatandaşlar ve akademi arasında kilit kalkınma paydaşlarını içeren yeni bir düşünce tarzı gerektirir.

İnsanlığın temel içgüdülerinden olan korunma ve barınma ihtiyaçları, günümüzde etkilerini kentleşme ve yerleşme olarak göstermektedir. Süreç boyunca yapısını, ihtiyaçlara ve zevklere göre değiştiren kent oluşumu, mevcudiyetini mega kentlere kadar ilerletmiş ve sıradaki adımı konuşur vaziyete gelmiştir. Dünya nüfusunun hızla ve plansızca artması, modern kentin sorunlarını da beraberinde yüceltmiştir. Kontrolsüz kentsel yayılma, kaynak kıtlığı, kentsel lojistik ve ulaşım, çevre kirliliği, teknik altyapı ve atık yönetimi, yaşlanan nüfus, gelir eşitsizliği ve kamu işlerinin yönetimine düşük düzeyde vatandaş katılımı modern kentlerin başlıca sorunları olarak görülmektedir.

Akıllı şehir konsepti, nesnelerin interneti (IoT) ve yapay zeka (AI) gibi teknolojik kolaylaştırıcıları kullanarak teknoloji, hükümet ve toplumun farklı katmanlarını bir araya getirmektedir. Bu kolaylaştırıcılar da ulaşım, yönetişim, eğitim, güvenlik ve iletişim gibi akıllı şehrin çeşitli yönlerinin geliştirilmesini kolaylaştırmaktadır. Bununla birlikte, daha akıllı şehirlere geçiş sadece teknolojik gelişmeyi değil, aynı zamanda vatandaşların, hizmet sağlayıcıların ve şehir yetkililerinin değişen ve gelişen rollerini de içermektedir. Bu geçişte kilit konu, işbirliği, katılım ve koordinasyon rollerinin yaratılması ve geliştirilmesidir. Ana akım araştırmalar büyük şehirlerdeki akıllı şehir dönüşümüne odaklanırken, bu dönüşümün küçük şehirler bağlamındaki yönleri geniş ölçüde ihmal edilen bir konu olmuştur. Dünya genelindeki örneklere bakıldığında kamu yönetiminde gerçekleştirilen dijital dönüşüm ve akıllı şehirleşme yaklaşımlarının başarılı sonuçlar verdiği görülmektedir. Bu örnekler aynı zamanda kamu sektörü aktörlerinin kritik rolünü vurgulamakta ve kamu sektörünün verimli ekosistem temelli kalkınma çalışmalarının temellerini oluşturmada kilit bir role sahip olduğunu göstermektedir.

Akıllı kentlerin yer bilimsel ve mimari planlamaları olmadan gelişmesi mümkün değildir. Akıllı kentlerin oluşumunda akıllı planlama ile yola çıkılması ve zeminden itibaren kuruluşa veya dönüşüme başlanması, ileride telafi edilemeyecek sorunların önüne geçecektir. Çeşitli teknolojiler, malzemeler ve sistemler ile taşınmaz bir değer haline gelecek olan akıllı kentlerin korunabilmesi için mimari, inşai ve yer bilimleri açısından esaslarının belirlenmesi, takip edilmesi ve hatta süreç içerisinde iyileştirilmesi gerekmektedir.

Smart City Index (SCI)’e göre öne çıkan akıllı şehirler:

CityRank 2023Rank 2021Rank 2020Rank 2019
Zurich1111
Oslo2222
Canberra3
Copenhagen4534
Lausanne54
London63103
Singapore77710
Helsinki8956
Geneva9687
Stockholm101199
Hamburg1186
Beijing12172230
Abu Dhabi13121416
Prague141048
Amsterdam15131111
Seoul16182023
Dubai17141913
Sydney18293222
Hong Kong19333438
Tablo 1. Smart City Index (SCI)’e göre öne çıkan akıllı şehirler